TEMA DIGITAL WORDPRESS BLOG TEMASI

 
Yunus Emre Yücebaş

Paylaş Tweetle Whatsapp Yazdır

10 SORUYA CEVAP

Fatih GÜLER
Fatihguler.net internet sitemizin
Yepyeni
10 Soruya Cevap
Bölümünden herkese merhabalar.
Bu bölümdeki konumuz Satranç
Ve bu sebeple Konuğumuz ise
Yunus Emre YÜCEBAŞ

Müsaadenizle sorulara hemen başlıyorum
10 Soruya Cevap
Bakalım ne cevap

SORU
Fatih GÜLER
Satranç tarihi ne zaman başladı ve dünya tarihinde en unutulmaz satranççı kim?
CEVAP
Yunus Emre YÜCEBAŞ
Satranç ile ilgili olarak en çok içine düşülen yanılgılardan birisi satranç sporunun İran’da doğduğu yanılgısı olsa gerek. Buna dair sosyal medya platformu X (eski adıyla Twitter) üzerinde ve benzeri ortamlarda ne yazık ki böyle bilgilendirmeler mevcut olmakta. Bu bilgileri sanırım deformasyon olarak görebiliriz. Gerçekte ise satranca dair ilk kanıtların eski Mısır piramitlerinde keşfedildiği beyan edilir. Ancak uğraş, M.Ö 600 yıllarında Hindistan’ın Pencap şehrinde bugünkü halini almıştır. Hindistan’da yapısı oturan satranç, sonrasında İran’a intikal etmiş, oradansa Araplara geçmiştir, Araplardan Endülüs’e geçmiştir, nihayet İspanya’ya gelerek İspanya merkezli bir şekilde Avrupa’ya yayılmıştır. Sorunun ikinci kısmı ise biraz göreceli olmaya müsait görünüyor. Şayet ”en unutulmaz” yerine ”en önemli” kalıbı ile soru sorulmuş olsaydı muhtemelen daha stabil cevaplar vermek gerekirdi. Zira, önem biraz daha somuta yönelik bir soru iken, unutulmazlık biraz daha soyuta dönük bir soru gibi duruyor. Öyle ki önemin ucu istatistiklere, unutulmazlığın ucu hafızalara ve sezgilere daha çok dokunuyor. Yanıt olarak, Wilhelm Steinitz, Garry Kasparov ve Judith Polgar’ı başta saymak gerekirdi sanırım. Bunlardan Steinitz’i başta saymamın sebebi ilk resmi dünya şampiyonu olması. Kasparov’u saymamın sebebi ise çok popüler ve insanların sezgilerine fazla hitap eden bir kimse olması. Macar Polgar’ın özelliği ise kadın olarak öne çıkması ve en başarılı kadın satranççı olması.

SORU
Fatih GÜLER
Türk tarihinde satranç ilk ne zaman boy gösterdi ve en iyi satranççı kim?
CEVAP
Yunus Emre YÜCEBAŞ
Gayri kurumsal olarak 1930’lardan sonra bir ivme başladı. Ancak, kurumsal temeller 1938 yılında Ankara Satranç Derneği ile 1943 yılında İstanbul Satranç Derneği’nin, peşlerinden 1954 senesinde Türkiye Satranç Federasyonu’nun kurulması ile atılmıştır. 1962’de ise İsviçre merkezli FİDE üyesi olunmuştur. Burada hangi merhamelenin ölçüt alınacağı önemli tabi. Şahsen federasyonun kurulmasını ölçüt almak daha mantıklı görünüyor. En iyi satranççı ise Suat Atalık sanırım. Gerçi günümüz penceresi ile bakarsak insanların aklına Mustafa Yılmaz gelir muhtemelen.

SORU
Fatih GÜLER
Satranç tarihinde en unutulmaz maç ne zaman, nerede ve hangi oyuncularla oynandı
ve kim yendi?
CEVAP
Yunus Emre YÜCEBAŞ
Birinci soruya emsal bir soru. Yine ”en unutulmaz” kalıbı cümle içinde hasıl olmuş nitekim. Ve yine birinci soruda olduğu gibi göreceli olmaya fazlasıyla müsait. Takdir ederseniz ki bu soruya bir kurgu, bir gerçek dünyadan örnek sunarak cevap vermek istiyorum. Avusturyalı yazar Stefan Zweig’in Satranç novellasında yer alan D.R B’nin, dünya şampiyonu Mirko Czentovic ile oynaması ve sonunda onu mağlup ettiği maçtır. Maçı ilginç yapan en önemli şey zannımca Dr. B’nin bir kitap sayesinde bunu yapmasıdır. Başka bir deyişle kitap, satranç konusunda da kudretini göstermiştir. Hikaye her ne kadar kurgu olsa da gerçeğinin de olduğunu düşünüyorum. Sonuç itibari ile benzerini görmediği bir hikayeyi Zweig’in kurmaca yapacağını pek zannetmiyorum. Gerçek maçlar içinde ise, unvansız büyük sporculardan birisi olan ve macera filmi gibi bir yaşamı olan Ossip Samoilovich Bernstein’ın komutan ile yaptığı bir maçı örnek gösterebilirim. Kendisi, 18. 19. yüzyıl satranççısı olup asıl mesleği finans avukatlığıdır. Dönemin siyasi olayları olan Bolşevik Devrimi’nin yarattığı çalkantılara adı karışmıştır. 1918 senesinde o dönem bankerlerinin yasal danışmanı olması sebebiyle tutuklandı ve Odesa’da kendisinin kurşuna dizilme emri verildi. Daha sonra ne hikmetlidir ki bir komutan idamlıklar listesinde adını görünce meşhur satranççı Bernstein’in kendisi olup olmadığını ona sorar. Olumlu yanıt alır. Ancak bunu yeterli bulmaz. Hal böyle olunca komutan kendisi ile satranç müsabakası yaparak onu sınamak ister. Eğer berabere kalır veya mağlup olursa kurşuna dizilmekten kurtulamayacaktı. Hayatını kurtarmak için yegane şansı maçı kazanmaktı. Çok hızlı bir şekilde komutanı yenince ise satrançsever olan komutan kaçmasına göz yummuştur. Kendisi daha sonra bir İngiliz gemisine atlayarak Paris’e yerleşmiştir. İşte bu maçtır ki, unvansız ama efsane bir oyuncunun hayat kurtaran maçı!

SORU
Fatih GÜLER
Genelde halk arasında siyasetçilerin bazı hamleleri için satranç oyunu denilir ve siyasetçileri illa satranç taşlarından herhangi birine benzetmek gerekirse, hangi siyasetçiyi hangi satranç taşına benzetirdiniz? Eski siyasetçiler de olabilir.
CEVAP
Yunus Emre YÜCEBAŞ
Aslına bakarsak, satranççılar pek politik insanlar değildirler. Turnuva ortamlarında politik konulardan bahseden pek kimseye rastlamak kabil değildir. Bunda, çok küçük yaştaki satranççıların sayılarının fazla olması kadar, satrancın spor olarak kabul edilmesi ve spor ile siyaset arasına bir çizgi çekmek içgüdüsü etkili olabilir. Ancak, buna karşılık olarak yaş ve statü ortalaması yüksek ortamlarda satrancın devlet işleri ile yolunun kesiştiğini, metaforik anlamda da olsa bu tür benzetmelerin yapıldığını görmek mümkün oluyor zannediyorum. İstihbarat ve politika konulu dizilerimizde de istihbaratçıların dilleri veya masalarına konu olduğuna şahit olduğumuz bir oyun satranç. Bunların ötesinde Fransız İhtilali’nin önemli aktörlerinden Napoleon Bonaparte’nin ve Amerika Birleşik Devletleri’nin kurucularından Benjamin Franklin’in de birer satranç tutkunu olduklarını hesaba katmakta yarar var. Ki, ikisi de iki ayrı kıtaya nam salmış olan sansasyonel devlet adamları olmaktalar. Bu gibi alametlerde görülen tablo ise satranç ve siyaset arasında birtakım ortak paydaların oluşmasını müsait kılar cinsten. Sadede gelecek olursam, aristokrat bir aileden gelmeyen ve muhtemelen Asiller Okulu gibi ortamlarda soylu çocuklar tarafında aşağılanmanın verdiği ihtirasla Avrupa’nın en tepesine yerleşen Napoleon Bonaparte bitmek bilmeyen hırslarından, özellikle Rusya Seferi faktöründen dolayı vezire benzetilebilir sanırım. Zira, vezir satrancın en etkili ancak bir o kadar da risk altında kalan taşlarından birisidir. Hareket alanı sınırsız olduğu için çok süratli ilerlemek isteyebilir. Bu da bazı müsabakalarda istenmeyen durumlara yol açabilir. Unutmamak gerekir ki, ”Kontrolsüz güç güç değildir.” Napoleon da kontrolsüz bir vezire benzetilebilir.

SORU
Fatih GÜLER
Satrançta en temel kural varsa nedir?
CEVAP
Yunus Emre YÜCEBAŞ
Dokunduğun taşı oynamak.

SORU
Fatih GÜLER
Satrancı topluma nasıl sevdirebiliriz?
CEVAP
Yunus Emre YÜCEBAŞ
Aslında bu konuda çok karamsar değilim. Bizim çocukluğumuzda Niğde’deki ortaokulumuz olan YİBO’da okul içi turnuvalar yapılırdı. Okul içinde yapılan bu turnuvalara satranç hocası da değil sosyal bilgiler dersi hocamız Mustafa Sarıyer bakardı. gayriresmi ve amatör düzeyde olup resmi turnuvalarda olduğu gibi İsviçre sistemine dayanmıyordu. Elemeli sistemdi. Bir kez kaybedenin bir daha maç yapma şansı bulunmuyordu. Bu turnuvalarda birinciyi de yenerek okul birincisi olmuştum. O zamanlar, bundan 15 sene önce idi. Şimdiki kadar satranç ilgisi yok gibiydi. Mesela, ben mahallede birçok arkadaşıma satranç göstermeye çalışmıştım. Ancak, birçokları hamleleri dahi öğrenemezdi. Şimdilerde ise o zamana kıyasla biraz daha popüler hale gelmiş gibi. Ama tabi, halen toplumda geniş bir kesimin uzak olduğu bir branş olmakta. Velev ki, geçtiğimiz sene yaptığımız bir müsabakada İbrahim Kızıl adında 1.500 civarında UKD’si olan bir sporcu arkadaşım, okullarında satranç oynayan çok az öğrenci olduğunu anlatıyordu. Herkesin görüş açısı farklı olabiliyor tabi. Eskiye oranla bir ivme yakaladığını düşünüyorum. Ancak, branştan kazanç elde etmek çok zor olduğu için insanları branşın altında devamlı olarak tutmak zorlaşıyor olabilir. Sonuçta yaşamın gerçekleri de var. Ve insanların birçoğu bu ikilemler içinde bir şeyden yana tercih yapmak zorundalar. Bu bakımdan alanın maddi koşulları iyileştirilir ise, satranç lisansı olan sporcuların nispeten daha istikrarlı olabileceğini düşünüyorum. Bu, sivil toplum arasında kulaktan kulağa yayıldıkça da olumlu bir algı oluşur. Özellikle para ile yapılan turnuvaların kaldırılmasının bu konuda önemli bir reform olacağı fikrindeyim.

SORU
Fatih GÜLER
Satranç spor dalı mı ve nedenleriyle spor dalı olur mu veya olamaz mı?
CEVAP
Yunus Emre YÜCEBAŞ
Spor, insan bedenini çalıştıran ve rekabete dayalı olan aktivitelerin genel adı. Bu bakımdan satranç da içinde mevcut olan bedenin belli bir kısmını (akıl-zihin) çalıştırma ve rekabet unsurundan dolayı spor olarak görülebilir. Ancak, diğer sporlara oranla kulüp bağımsızlığına müsait olması ve daha bireysel olabilmesi, entelektüel bir boyutu da olması gibi farklardan ötürü de spordan bağımsız bir uğraş gibi duruyor. Öte yandan, satrancın spor olarak kabul edilmesinin en büyük yararının iskambil, poker, rulet gibi kumara elverişli olan marjinal oyunlardan uzak bir paradigma oluşturması olduğunu düşünüyorum. Öyle ki, bugün liselerin ve üniversitelerin dahi içinde çok rahat yer almasında ve suizan oluşmamasında bunun da etkili olduğunu düşünüyorum.

SORU
Fatih GÜLER
Spordan söz açılmışken, satrancı hangi spor dalına benzetirsiniz?
CEVAP
Yunus Emre YÜCEBAŞ
Aslında hiçbirine. Çünkü sporların hemen hepsi hareketli. Satranç ise gayri dinamik bir uğraş. Bu sebeple tipik ve özgün bir spor dalı olduğunu düşünüyorum.

SORU
Fatih GÜLER
Satrancı diğer oyunlardan ayıran özellik nedir?
CEVAP
Yunus Emre YÜCEBAŞ
Teorik açıdan entelektüel boyutu olması, pratik açıdan ise meditasyon süreçleri.

SORU
Fatih GÜLER
Oyun bitti değil de, neden şah ve mat denilir? Mesela şah ve son denilebilirken.
CEVAP
Yunus Emre YÜCEBAŞ
Bu, biraz dil ile alakalı bir soru aslında. Öyle ki, şiir nasıl ki bulunduğu coğrafyaların etkisinde kalıyor ve şiirsel olan birçok kavram o ülkelerin dillerine mahsus oluyor ise satranç için de benzer bir yorum getirilebilir. Kavramın, bize sembolik gelmesi ise bizim o lisana olan yabancılığımızdan olsa gerek. Diyarlar arası transfer meydana gelinceyse ortaya egzotiklik dediğimiz durum çıkıyor muhtemelen. Burada mat, Farsça kökenli bir kavram olup yenilmiş, çaresiz gibi manalara gelmekte ve şahın çaresiz olduğunu tarif etmekte.

SORU
Fatih GÜLER
Satrançta Şahı saymazsak, kaybetmek istemeyeceğiniz iki taşı nedenleriyle anlatır mısınız?
CEVAP
Yunus Emre YÜCEBAŞ
At ve vezir. Atlar atlama yeteneği olan tek taş ve bu özelliği sayesinde tıkalı oyunlarda çok büyük işler yapabilirler. Dahası, çatal yapma fonksiyonu en çok olan kıdemli taşlardır. Vezir ise sınırsız hareket alanı sayesinde iki kaleden daha fazla hasar oluşturabilecek kadar güçlü bir taş, ona dair sözler yetmez…

SORU
Fatih GÜLER
Ve son olarak, satrancın insana faydalarını anlatır mısınız?
CEVAP
Yunus Emre YÜCEBAŞ
Acele kararlar vermenin zararlarını aşikar etme, dikkatin önemini öğretme, zincirleme düşünme ve hesap yapma gibi faydaları mevcut. Ama hepsinden daha önemlisi bir durum karşısında tek bir çözüm formülü olmadığını, ikinci, üçüncü, dördüncü çözüm seçeneklerinin de olabileceğini aşikar etme, böylece çok yönlü düşünmeye teşvik etme. Bu konuda bir örnek vermek gerekirse, girift bir taş trafiği olan bölgede atla bölgeyi açmak da, fille bölgeyi açmak, kaleyle bölgeyi açmak gibi üç hamle seçeneği olabilir ve ödenecek bedeller farklı olsa da hepsinin sonucu aşağı yukarı aynı düzleme çıkabilir. Burada çarenin sadece at da olduğunu düşünmemeyi seçeneklerin fazla olduğunu göstermek gibi özgün bir yapısı mevcuttur satrancın. Ve sanıyorum insana katmış oldukları arasında en önemlisi bu.

Fatih GÜLER
İçten ve faydalı cevaplarından dolayı
Değerli Yunus Emre Yücebaş Bey’e
çok teşekkür ediyoruz.

Yorumlar

Yorum Yaz

Copyright © 2019 Tema.Digital . Tüm hakları saklıdır.