TEMA DIGITAL WORDPRESS BLOG TEMASI

 
Türk Siyaseti

Paylaş Tweetle Whatsapp Yazdır

Bundan önceki seçim sisteminde, hangi siyasi Parti birinci olursa, onun lideri başbakan olmaya ve yani ülkeyi yönetme hakkına sahip oluyor, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yarısından bir fazlası milletvekili bulduğu takdirde de beş sene Partisi tek başına iktidar olma hakkına sahip oluyordu.

Bugünkü sistemde de, başbakanlık kaldırılarak ülkeyi tek başına cumhurbaşkanlığı makamı yönetecek haline getirildi.
İki turlu seçim sistemi olup ilk turda cumhurbaşkanı adayı en fazla yüzde 49 virgül 99
oy alırsa, seçim ikinci tura kalarak önceki turda ilk iki sırada yer alandan biri seçmen tarafından yüzdelik aranmadan seçilir.

Bu sistemde mesela diyelim ki Ahmet Mehmet Sermet üç cumhurbaşkanı adayı arasından Ahmet seçilmesin diye ilk turda ne olursa olsun diyerek illaki diğer adaylardan birine yüklenilmesine
gerek yok.
Çünkü bu sistemdeki ilk turunda Ahmet’e oy verilmediği sürece kime oy verilirse verilsin ilk turda fark etmez zaten.
Yani, Mehmet’e de oy verilirse Ahmet’in yüzdesi aynı olur, Sermet’e de oy verilirse Ahmet’in yüzdesi yine aynı olur.

Bu sistemin içinde milletvekilliği seçimi, cumhurbaşkanlığı seçiminden bağımsızdır ve ülke yönetimini milletvekilliği seçimi değil, cumhurbaşkanlığı seçimi belirler.
İkisi aynı anda yapılmasına rağmen cumhurbaşkanlığı seçimiyle milletvekilliği seçimi aynı değildir.
Ama milletvekili seçimi de asla önemsiz değildir.
+
Aslında Türkler, tarih boyunca siyasetle iç içedir.
Beylik olma savaşı, sultan ve Padişahın hem gözlerine girme ve hem de sırttan bıçaklamak için açıklarını aramalar hep baş göstermiştir.
Hatta makam mevki hırsından dolayı yabancı devletle gizli işbirliği yapanda olmuştur.

Türkiye Cumhuriyetinin resmi ilanından 27 yıl sonrasındaki çok siyasi Partili seçimler çaresinde siyasete ayrı renk geldi.
Siyaset kokan darbelerin yüzünden renkli siyasete iki kez mola verirdi.
Çok siyasi Partili seçimlerin parlamenter sisteminde aşağı yukarı kırk sene tek başına iktidar dönemi yaşandı.

Öbür parlamenter sistemi döneminde seçimden tek başına iktidar çıkmamışsa siyasi Partiler aralarında koalisyon hükümeti kurarak başbakan genel seçimde en çok oy alan siyasi Partinin lideri olurdu.
Bugünkü başkanlık sistemindeyse koalisyonun yerini sözlü ittifak aldı.
Yani, dünkü koalisyon seçimden sonra olur ve koalisyondaki siyasi Partiler hükümette yer alırdı.
Bugünkü sözlü ittifaklarsa da seçimden önce oluyor ve hükümette sadece cumhurbaşkanının desteklediği siyasi Parti yer alıyor.

Kendimi bildim bileli değerli Erdal İnönü hariç hiçbir siyasi Partinin lideri defalarca halk desteği azalmasına ve artı o siyasi Partiyi başkasının kurmasına rağmen Avrupa’nın aksine koltuğu bırakmama alışkanlığı üstlendiler.
Soylu, Baykal ve Kurtulmuşun siyasi Partideki genel başkanlık koltuklarını nasıl bıraktıklarını anlatmama herhalde gerek yok.
Bazı siyasi Partilerin liderleri vefat edince genelde oğlu başkan oluyor.
Bazı siyasi Partilerin seçimli olağan kongrelerinde tabanın sevilen isimleri ihraç edilerek sadece
mevcut genel başkan aday oluyor demokrasi narası atarak bildik palavra çığlıkları arasında.
Bazı siyasi Partilerin olağan kongrelerinde de gah apoya, gah barzaniye tezahürat besteleniyor.
Son birkaç yıl içindeyse herkes tarafından ayrı ayrı siyasi Parti kurma hevesi başladı.

Son yıllarda hükümette de istifa etmeme inadı baş göstermeye başladı.
Yanlışlıkları belgeleriyle ortaya çıkıyor ama istifa etmiyorlar.
+
Bir vatandaşın öbür vatandaşın tavrına göre toplum arasında seni siyasetçi seni denilir.
Buda siyasetin yüzyıllardan beri toplum arasında nasıl bir bakış açısına sahip olduğu en net şekilde ortaya koyuluyor.

Siyaset konusu halkın beynine o kadar işlemiş ki, spor takımı tutmaktan farksız siyasi Parti tutulur, Allaha tapar gibi siyasi Parti liderine tapılır ve hatta başka siyasi Partiyi tutuyor veya lideri destekliyorsa selam sabah kesilir.
+
Siyasetçi, siyaset adamı ve devlet adamı üçe ayrılır.
Siyasetçi, sırf kendine ve çevresine menfaat için siyasete atılarak seçimi kazandıktan sonra milletin alın terinden devleti ne kadar soysa o kadar kardır.

Siyaset adamı, devlet ve milletine hizmet için siyasete atılıp seçimi kazandıktan sonrada bu amacından hiçbir ödün vermez.

Devlet adamı, birikimini sadece yönettiği devletin öz be öz milletine verendir.
Benim ve sizin siyasi Partisi diye ayrım yapmaz.
Toplumun tüm bireylerine eşit mesafede yaklaşarak derde çözüm arar.
Keyfine göre devlet kasasından hiçbir şekilde maddiyat harcamaz ve harcatmayarak kul hakkı olduğundan önce Allahtan korkar.
Seçimlerde dahil hile yapmayarak yaptırmaz.
Ağzından çıkanı kulağı duyarak sözünün eridir. Görevi ahbap çavuşa değil, işinin ehli olanına verir.
Ahlaklı, karakterli, gururlu, şerefli, imanlı, hoşgörülü, özverili, sabırlı, olgun, milliyetçi, atalara saygılı, şeffaf, doğal, sevecen, babacan, sıcakkanlı, çalışkan, zeki, kültürlü olur ve kibir, kaba, vatanıyla milletine hainlik, ayrımcı, inat, yalancı, iftiracı, argo sözlü, geveze, dönek, hırsız, arsız, fırıldak olmaz.
+
Seçimler zamanında olsun ki herkes ne ektiyse onu piçsin.
Türkiye Cumhuriyetiyle Türk milletinin kaderi siyasi Partilerin birkaç delegesine teslim edilmeyerek genel başkanların siyasi Partilerinde padişahlık saltanatı son buldurucu siyasi sistem acilen hayata geçsin.
Daha doğrusu, siyasi Parti liderlerinin asla yanaşmayacağı aklımdaki siyasi devrim olması gerek.
+
Siyasi Parti ve lideri, siyaset, seçim deyince meşhur cumhurbaşkanlığı seçiminden söz etmesem olmaz.

2023 yılında yapılacak seçimde şu ana kadar dört aday ön plana çıkacağa benzer.
Erdoğan, Oğan, kılıçdaroğlu ve başak.

Başka dörtlü senaryo şöyle olabilir.
Oğan, İmamoğlu, kurtulmuş ve başak.

Bence CHP tabanı gülün bile aday olmasını ister ama ülkücü birinin aday olmasını istemez.
Çünkü gül ve onun gibiler, ülkücü birine göre profili daha yakın.

Ekmeleddin kimin fikri olduğu konusunda neden kimse tek kelime dahi etmez.
MHP AKP karşısında neyse, İP te CHP karşısında odur.
Amma velakin tabanları kıyasladığımız zaman tabi ki İP ile CHP daha yakındır.
Akşener’le İmamoğlu’nun samimiyetini de göz önüne alındığındaysa CHP’nin ülkücü birini aday göstereceğinin ihtimali bile biraz hayalcilik olur.
CHP, ülkücü birini en fazla cumhurbaşkanı yardımcısı yapar o kadar.
Ha ülkücü deyince, kimse köle zihniyetli ülkücülerden bahsettiğimi düşünmesin.

E o zaman neden Abdullah Gül diyorsun diyeceklere, Ertuğrul Günay coşarak hangi siyasi Partiye gitti.
Veyahut hdpyi hangi iki siyasi Parti yeraltından paylaşamıyor.

Cumhuriyetçi ve milliyetçi liderler Türk milletini ve ülkeyi sadece sözde düşündüklerinden cumhuriyetçi ve milliyetçiler Türk milletiyle ülkesi için cumhurbaşkanlığı seçiminde tamamen bağımsız olarak bambaşka adaylık çaresine girme zorunda bırakılıyor.

Sandık sayımı bitene kadar seçimden hangi sonuç çıkar bilinmez ama kesin bilinenler arasında iktidarla ana muhalefetin seçimi kaybetme yarışı içinde olduğu, Erdoğan’ın kaybedeceği seçime girmeyeceği, birkaç ay zaman zarfında siyasette çok köprülerin yıkılacağı, milletin duygusundan ziyade siyaset kurgusunun ön planda olduğu, 25 sene içinde Türkiye Cumhuriyetinin en az 75 yıl
geriye gittiği ve zenginlikle yoksulluk arasındaki farkın korkunç boyuta ulaştığıdır.
Seçim Türkiye Cumhuriyetine, Türk milletine ve Türk dünyasına hayırlı olur inşallah.

Fatih Güler

Yorumlar

Yorum Yaz

Copyright © 2019 Tema.Digital . Tüm hakları saklıdır.