MEŞHUR FİLİSTİN MESELEESİ
başta olmak üzere bizde mesele sayarak bitmez.
Yat mesele, kalk mesele.
Dünyada mesele yaratma ithalatı şampiyonuyuz.
Mesele çözen değil, üreten ülkeyiz.
Çünkü mesele üreterek dünya gündemine oturmaktır niyetimiz.
Şu anda aklıma gelebilen Ukrayna Rusya, Tayvan Çin, kaşıklı, ülkelerin İMF borçları, dünyanın mülteciyle çöpü, ABD seçimi, Türk düşmanı kralların refahı durumu, ülkelerin rejimi, Somali, afrin meselesi derken meşhur İsrail Filistin meselesi olmazsa olmaz.
Asıl tuhafı kendilerinin hata, yanlış ve başarısızlarını konuyla alakasızın üstüne atıp ey diyerek ondan da mesele çıkartıyoruz.
Önemli meseleler varken kimin umurunda evinde portakal yemeyi hayal eden Türk çocuğu, üniversite kazanıp iş bulamayan Türk genci, günü nasıl geçireceğiz diye kapkara düşünen Türk memuruyla Türk emeklisi, kepenk kapatan Türk esnafı, yokluktan köyünden göceden Türk çiftçisi, tedavisi yurt dışında yapılan ve dolar kuruyla olan SMA hastası Türk ailelerin feryadı, pahalılıkta kanser hastasının iç acısı durumu, sokağın teksastan farksız oluşu, sokak köpeğin tehlike saçtığı, sosyal medyada başıboş trolün gerdiği, ahlakın elden gittiği, her gün her türlü hakkı yenilen Türk milletinin isyanı ajana satılan yüzüklerin efendisi filmin meselesi olacak değil ya.
İsrail başbakanına one minute diyerek Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşma yaptırırız.
Onların madalyasını takarak onlara ey bilmem ne deriz.
Onlar aleyhine mavi diye uydurma kahramanlık
senaryosu yazarak onlara ihale kıyağı çekeriz.
Hem onların düşmanını ülkemizde kral gibi ağırlayarak kefil oluruz, hem de
düşmanımıza nasıl destek oluyorsun diyerek laf kalabalığı yaparız.
Esad dostum deriz, sonra Esad olur esed.
Suriye’deki Mehmetçiği pusuya düşüren ve bakanlarımızı bekletene dostum deriz.
Taliban yönetimine alkış tutarak Mustafa Kemal Atatürk sevdalılardan oy isteriz.
Yunanistan’da Osmanlı tarihini kötüleyen Ukrayna devlet başkanından övgüyle söz ederiz.
Okuduğum haber yalansa Ukrayna devlet başkanından özür dilerim.
Okuduğum haber doğruysa Ukrayna devlet başkanı Türk milletinden özür dilesin.
Ukrayna devlet başkanından önce de Rusya devlet başkanı Türk milletinden özür dilesin.
Nedenini bu yazımın satır arasından rahatlıkla bulabilirsiniz.
Pkkyı destekleyeni ayağına giderek gülücük dağıtırız.
Pkkyı destekleyene dostum diyerek gönderdiği mektubunu da afiyetle yutarız.
Türk milleti açken başka ülkelerin İMF borçlarını öder, kral ve prense toprak satar, ülkelerin çöpünü toprağımıza doldurur, mülteciye 100 milyar
harcar, yetmez 100 milyar daha der, çuvalın intikamını filmle alır, ülkelere pkkyı destekliyorsun diyerek topluluğa sokar, ülkelere taviz vererek övgü alınca dünya lideri algısı yaratırız.
Filistinliler toprağını İsraillilere nasıl sattığı tarih arşivinde yer edinmiştir.
Osmanlıları da yalnız bırakarak sırtından vurmuştur.
Hatta hafızam yanlış hatırlamıyorsa yakın tarihte Türkiye aleyhtarı ikiyi geçmeyecek şekilde birkaç anlamsız eylemde bulunulmuştur.
Pkkya karşı barış pınarı harekatını Filistin kınamıştır.
1915 ermeni soykırımına 100.yıl pul çıkarttığı da söylenir.
Ateş olmayan yerden duman çıkmaz demişler.
Birinci dünya savaşında Filistinlilerin Osmanlı devletine ihaneti ne çabuk unutuldu.
Ruslarla da geçmişimiz hiç parlak değil desek yerinde olur.
Ermenilerle toprağımızı işgal ettiği yetmeyerek tarih kitabına geçmeyecek şekilde Türk milletine soykırım uygulandı.
+
MEŞHUR AFRİN MESELESİni de
hatırlatmazsam valla rahat edemem.
Çünkü bu yazımın konusu mesele yahu mesele. Mesele ki ne mesele, of ki ne of.
Yandaş medyanın gaz vermesiyle sanki kurtuluş savaşını yeniden yaşıyoruz.
Asıl mesele o dönemki dışişleri bakanımızın rezalet ötesi meselesiydi.
Amma velakin tabi ki bu bakanımıza da herhangi bir şey olmadı.
Çünkü üstte de belirttiğim gibi bu iktidarın bilindik özelliği, yarattığı meseleyi birine ey diyerek
yandaş medyanın yardımıyla meseleyi meseleyle meselenin üstünü kapatabilmesidir.
Mesele diye şarkı mı, türkü mü vardı ve galiba rahmetli Müslüm Gürses söylüyordu.
Evet söylediğim gibi, birkaç yıl önce falan bide bizim meşhur mu meşhur afrin konumuz vardı.
Ay çok pardon meselemiz vardı.
Sahi, kurtuluş savaşı gibi destanlaştırılan, bazılarını başkomutan yapılmaya çalışılan, milletin yüzde yetmiş beşi konuya hakim olmadığı, geri kalanının destekleyerek veya desteklemediği, Rus ile Türk yönetimler arasındaki anlaşmanın detayı bizden gizlendiği, maalesef şehit Mehmetçik sayımız net açıklanamadığı, Rus yönetimin gerçek niyetinin
gene sadece bizim gibi Türk milletinin gördüğü, ülke ve Türk milletinin asıl sorunu yok sayılarak yeni mesele icat edilen bu meşhur afrin meselesi neydi.
Afrindeki teröristleri afrinden çıkarmak için Suriyeli askeri örgütün desteklediği afrine büyük gürültüyle Mehmetçik giriyordu.
Hem de bir hafta önceden dünyanın haberi oluyordu.
O zamanda afrinde iletişim ve teknolojik alet kesin yoktur demi.
Yada vardır da terörist onu kullanamaz ve nasıl çalıştığını dahi bilmez demi.
İşin tuhafıysa, işbirliği yapılan askeri örgüt, 2010 yılına kadar dostum dendiği Esad’a muhalif kanattır. Ay pardon esed yazacaktım.
Ülkemizdeki savaşabilecek Suriyeli genç sahilde nargile içerek bacıma sarkıntılık yaparak her türlü haltı karıştıracak ama Mehmetçik afrinde şehit olarak Türk anası ağlayacak.
Acaba zamanında analar ağlamasın sözü hangi ana için söylenmiştir merak etmemek elde değil.
Ruslar Suriye’deki Mehmetçiğimize kanlı kumpas uyguluyor ve o anda ülkemizdeki sosyal medya platformları iki gün kilitleniyor, şehit sayısında çelişkili rakam geliyor, fazla değil sadece
bir hafta sonra bakanlarımız ekonomi konusunu görüşmek için Rusya’ya çıkarma yapıyordu.
Mayını temizle, uydurma bahaneyle yeni askeri yapılanmaya git, pkkyı törenle Habur’dan Suriye’ye geçmesine izin ver, dağdaki pkklıları silahıyla ve mehter marşıyla kaçmalarına göz yum, savaşabilen Suriyeli vatanımda Mehmetçiğin şehit haberini televizyondan izlesin, dostla düşman sizi aldatmayan kalmasın, neymiş efendim binlerce kilometre uzaklıktan bilmem ne oraya nasıl gelirmiş.
Alayınıza soruyorum, adatılan bunlar mı yoksa
Mustafa Kemal Atatürk sevdalılarımı aldatılarak kandırılan.
Sadece afrinde binlerce pkklı yakalanarak ondan fazla köy geri alınıyorsa, sorulmaz mı daha önce neredeydiniz diye.
Eğer yeni haberiniz olduysa MİT ne iş yapar.
Demek ki aldanarak
Aldatmanın ustası olunur
AB, NATO, BM ve dünya ülkeleri, ülkeleri işgal eden USA’ya neden artık yeter demiyor veya diyemiyor.
Peki Türkiye Cumhuriyetine işgalci diyen acaba ABD, Rusya, İsrail neci.
Ve asıl önemlisi BM ne için BM.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın dediği gibi, BM ve NATO vesaire her neyse, her yere Mehmetçiği çağırıyor, neden pkk piçiyle savaştığımızda burnunu bile oynatmıyor.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bir ara dış politikasını gerçekten taktir ediyor, heyecanlanıyor ve Allah belamı versin heyecandan gözlerime nem geliyordu.
Fakat fazla değil sadece iki gün sonra faktörler sevgimi, heyecanımı, saygımı geri alarak maalesef güven vermiyordu. Evet maalesef diyorum.
Çünkü güven veren Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı neden sevmeyerek saymayım. Alkışlamayarak desteklemeyim. Hatta birlikte çalışmayım.
Dahası, destan şiirler yazmayım.
Şiirlerimi besteleterek dost düşman dünyaya dinletmeyim.
Gururdan gözümden yaş dökerek elini öpüp doya doya sarılmayım.
Ondan öte neden bende, Cumhurbaşkanı Adayımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, demeyim.
Beni tek bir insanla dahi karıştırmayarak karşılaştırmayın.
Keşke güvenerek sayıp seveceğim
Sayın Recep Tayyip Erdoğan yıllarca Cumhurbaşkanım olmaya devam etse.
Hele hele yanlışlarıyla ve doğrularıyla dillerdeki afrin destanından sonra.
Ama maalesef bana göre yaptıklarıyla söyledikleri farklı. Ayasofya, idam, beka, açılım.
Bunlar sadece fazla düşünmeden şu an aklıma gelebilenlerdi.
Ayrıca, Sayın Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a diktatör namı yakıştırılmasına uzak ve yakın tarihteki gözlemlerimle abartılı buluyorum.
Uygunda bulmuyorum.
Çünkü her yönden demokratik seçimle milletin iradesi karar verdi, verir ve verecek.
Amma velakin iktidar gücünü tehlikeli şekilde siyasi lehine çevirerek her türlü yöntemle uyguluyor.
Hatta bazı dönemlerde iç politikasını da beğenerek geceleri heyecanımdan uykularım kaçardı Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın
millet için hiç değilse hayırlı iş yapmaya çalıştığını hissedince.
Fakat ertesi sabah uyanarak yapılan ile söylenen aynı olmadığını anlayarak hevesimle heyecanım boğazımda kalıyordu.
Mesela, analar ağlamasın diye yola çıkarak hemen masaya başkanlığı koyuyordu.
Kimsede sormuyordu ne alaka diye.
Daha yeni tarihte bizim gibi aklı eren deniz yücel ve cemal kaşıkçı meselelerine şahit oldu.
Afrinle birlikte milli meselelerde tabi ki en başta ben olmak üzere Cumhurbaşkanımız
Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın yanındayız ve yanındaydık.
Ama maalesef gözlemlerim birkaç konuda tuzağa düşürürdük ve acı gerçekle karşı karşıya kalacağız gibime geliyor.
Kendi milli duygumdan dolayı gözlemlediğim acı gerçeği açıklamayacağım.
Düşünce ve duygusu benim gibi olanın neden açıklamadığımı tahmin ve acı gerçeği analiz etmiştir.
Bide devlet adamı adabının gereği susmaktır diye düşünüyorum.
Hiçbir ülke konuşarak büyümediği gibi, milleti de refaha erişmez. Ne denmiş
( Ağzından çıkanın kulağı duyması gerek ve 1000 düşünüp, 1 konuşmak lazım )
+
MİLLİ MESELE konularımız var ki bide say say, yaz yaz kalem tükenmez.
Sam amca başkanının Ermeni soykırımı diyeceği günler öncesinden Türk medyasında anlaşılmışken neden 24 Nisandan önce
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan
soykırım olmadığına dair geniş video hazırlatarak dünya liderlerine göndermedi.
Hadi video gönderme olayını yanlış olacağını var sayalım.
Peki koca Amerika birleşik devletleri saygın başkanının soykırım iftirası ne kadar doğrudur herkesçe.
Bu kadar önemli milli mesele için konuyu açman gerekirken, hamdolsun konuyu açmadı cümlesi ne kadar uygun cümledir herkese sormak gerekir.
Zaten soykırım denmesinin ardından 4 gün sonra canlı yayınla tüyleri diken eden ve Türk milletini kendisine tekrar hayran bırakan ABD başkanına o destan açıklamasını yaptıydı.
O zaman one munite kurguydu diye akla getirmemek akla zarar olacaktır.
BM’de Filistin lehine ellerinizi kaldırıyorsunuz da, neden Hocalı katliamı yıldönümlerinde Filistin’deki gibi sesiniz gürültülü çıkmıyor.
Türk Cumhuriyet Devletleri kaderlerine terkediliyor, fakat Arap ülkeleri sadece nezle olsun neredeyse tüm bayraklar yarıya indiriliyor.
Ama son Ermenistan meselesinde Türkiye Cumhuriyeti hükümeti Azerbaycan’ın yanında oldu.
Ermenistan’dan Türkiye’ye tren yolu açılacakmış haberini okudum.
Acaba göz boyamak için mi Azerbaycan’ın yanında oldu bilinmez. Umarım öyle değildir.
Öte yandan okuduğum habere göre de, son Ermenistan savaşı devam ederken Türkiye’deki
kilisede Ermeni halkından gene özür dilenmiş ama aynı jest ile karşılık bulmamış.
Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesindeki 25 Şubat 1992 tarihinde Hocalı katliamında yaklaşık 613 sivil, Ermenistan Silahlı Kuvvetleri tarafından öldürüldü.
Yani eğer ortada bir özür meselesiyle tarihte herhangi soykırım varsa, Türklere var.
Türklere karşı Uygur, kırım, Kerkük, Bulgaristan, eflak, mora, mistras, patras, sakız,
monemvasia, navarin, tripolice, Atina, agrinio, hydra, issova, Girit, Kafkasya, balkanlar,
Makedonya, poroy, Serez, drama, ustrumca, doksato, Vodina, Lefkoşa, agios vasielios, alaminos, limasol, lübeck, solingen, Yunanistan, Kıbrıs, Almanya, ve kendi vatanımızdaki işgalciler tarafından işlenen soykırımlar dünya tarihine neden geçmeyerek Türklerden neden özür falan dilenmez.
Birinci neden, unutkan olduğumuzdan ve her şeye boş verdiğimizdendir.
İkinci neden, birinci İnönü döneminden sonraki hükümetlerin basiretsizliği yüzünden ve ülkemde aklıselim muhalefet olmadığındandır.
Halbuki aklımdaki siyasi sistem Türkiye Cumhuriyetine kurulsa, Vatanım her konuda şaha kalkarak dünyaya örnek ülke oluruz.
Hiçbir gazetecinin sormadığı birkaç sorum olacak.
1, milli mesele 14 tanecik şeker fabrikasını satarak mı olur.
2, nedense reza zarraf meselemiz bugünlerde konuşulmuyor neden acaba.
3, ekonomi çok iyi olduğu için mi fabrikaları satarak işçilere ekmek almaya bile
mahrum edilerek sağlığımızla oynanıyor.
Bide bir soruya dedi ki o dönemin Sayın Bakanı
( Fabrika satılsa bile birkaç sene işçiler çalışacak zaten )
Allah’ım sen benim aklımı koruyarak sinirime hakim olmam için üstün sabır ver.
4, sıkışıldığında milli mesele deniliyor, afrin zeytin dalı harekatı için yavuz Bingöl ekibiyle sınıra Mehmetçiğe moral için büyük gürültüyle giriyor da, neden muhalefet partilerinin liderleri vatan haini muamelesi yaparcasına sınırdaki Mehmetçiğin yanına alınmıyor ve neden ulusal televizyon Türk kanallarıyla TRT alo fatihle Türk Milliyetçisi siyasetçilere ambargo uyguluyor.
Milli mesele anlayışınız nedir ise önce onu açık yüreklilikle haykırın Türk milletine.
5, Salih Müslim için neden Şubatın 2018 senesinde yakalanıp Temmuzun 2019 yılında serbest bırakıldı ve neden
terör liderleri yakalanmıyor. Gerçi yakalayınca kendileriyle ailelerine nasıl davranılıyor şahit oluyoruz.
Hem yakalatmak için kırmızı bülten çıkarılıyor, hem de yakalana yüksek miktarda para ödülü koyuluyor.
Her zamanki gibi her manada bu ne çelişkidir.
Hem başka ülkeye yüksek miktarda para kredisi açmak gibi düşünce içinde olunuyor, hem
Afrika’daki ülkenin başkasına olan borcu paramızla siliniyor, hem serbest bırakılacak kişiyi yakalatmak için yüksek miktarda para ödülü koyuluyor, hem de ülkemde satmadık yer bırakılmayarak Türk ekonomisinin yorganı alındığı gibi yastığı da alınmaya çabalanıyor.
Hem vatan millet Sakarya, hem de diyanete milli savunmadan daha fazla hazine yardımı.
Gerçekten de bunlar nasıl yaman çelişkidir böyle anlayamadık gitti.
6, madem, kendi söylem ve Türk milletine eylemlerinize göre ABD ve Suriye’deki rejim
yüzünden ateşe atıldı Mehmetçik, o halde neden Türkiye Cumhuriyeti Devletinde
ABD doları yasaklanmayarak incirlik üstü Amerika birleşik devletlerine kapatılmıyor.
Suudilerin TV kanalları bile ABD kankasının Türk hükümetine tek bir dudak kıvırmasıyla Türk
dizilerini hemen yayından kaldırdıydı ki gerisini artık herkes düşünsün özellikle karakter yapıyla.
Eğer Türk düşmanına ambargo koyulmuyorsa milli mesele sorunu var demektir.
Gene derin milli duygumdan dolayı BM kararını unutuyorum.
Zaten bizi yönetmeye talip olarak yöneten sayın devlet büyüklerimiz her türlü konu ile sonucu
bizden daha iyi bilip analiz ederek buna göre Türklerin iyiliğiyle güvenliği adına önlemini alırlar.
2018 senesinin şubat ayında mynetteki bir haberin başlığı aynen şöyle
( hdpli faysal, pkkya bomba eğitimi veren gare dağından çıktı )
İnsanın aklına da ister istemez şu konular ile birlikte bu sorular geliyor.
( 1, bizimkiler gene boş boş konuşuyor, onlar çatır çatır uyguluyor.
2, yada derin plan aynen böyle işlemeye devam ederek dünyaya aldanmaya devam ediliyor.
3, önce duyuruyorlar yaptıracağı işleri milletimize, bunlar bağırıp, onlar
orda başkanlık sistemini bile kağıttan alarak yazıcıdan çıkartıyorlar.
4, pkkya hendek kazmasına, silah depolamasına, her yere bomba koymasına aynen göz mü yumuluyor ) diye.
TRT Anıtkabir’e anırkabir diye yazıyorsa, TRT spikeri Cumhuriyet bayramına zafer bayramı diyorsa, şu son senelerde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan Anıtkabir’e her ayak bastığında Erdoğan tezahüratları ediliyorsa, Mustafa Kemal Atatürk’e karşı her türlü eylemle söylemler serbest olup Cumhurbaşkanına ve hatta yandaşa öte git denilemeyerek yargının her türlü kademesi en zayıf tabirle önlerinde baş eğiyorsa, TC ve Türk kelimesi kaldırılmak istenerek İstiklal Marşına bile her anlamda kafa takılıyorsa, andımız kaldırılmışsa gerçekten ülkemde milli mesele sorunu var demektir.
Türklerin karşı ırklara kasıtlı hiçbir düşmanlığı olamaz.
Yani, ataların dediği gibi, bize dokunmayan yılan bin sene yaşasın.
Türklere kurgulanan oyuna karşı Türklerin aklıselim içinde hareket edilmesinin zamanı gelmiştir ve geçiyor bile.
Türk ne Filistin, nede İsrail’dir
Atatürk çocuğu, Oğuz Han torunudur
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk Avrupa’ya rest çekerek İslamiyet’in her zaman gökte dalgalanacağını söylemiştir.
Mustafa Kemal Atatürk, ne mutlu Türküm diyene sözünü dünya tarihine haykırmıştır.
Başbuğ Alpaslan Türkeş paneldeki konuşmasında Filistin hakkında şöyle demiştir.
( öncelikle başta Filistinliler olmak üzere Arapların Türk düşmanı olmalarının altını çiziyor, ondan sonra da soruyorum, tarihimizde bir kere bile savaşmamış iki millet olan Türkler ve Yahudiler ne diye durduk yere düşman oluyor da, tarihinde birçok kez ihanet gördüğü Filistinli Araplara destek oluyoruz. Nedir bunun arkasında geçerli sebep? Sadece din mi? Din için mi bizle bir sorunu olmayanlarla itişip kakışıp, bize her fırsatta kazık atanların sırtını sıvazlıyoruz? )
Başbuğ Alpaslan Türkeş şu sözleriyle noktayı koymuştur
( Türklük bedenimiz, İslamiyet ruhumuzdur. Ruhsuz beden ceset gibidir )
Ülkeyi yönetenler evvela kendi vatanıyla milletinin menfaatini
göz önünde tutarak buna göre söylem üretip tavır almalıdır.
Çünkü ülkeyi yönetmek şovla kendine, ailene, çevrene menfaat işi değil, karakterle milli duruş işidir.
Fatih Güler
Yorumlar