TEMA DIGITAL WORDPRESS BLOG TEMASI

 
12 Eylül Simgesi

Paylaş Tweetle Whatsapp Yazdır

Asıl kara on iki eylül
Fatih Gülerle başladı
Lanet on iki eylül
On iki eylülden önce havladı
On iki eylül simgesine avlandı

Tek taşla iki kuş vuracaktı
Sam amca iti
Ülkemin çivisi çıkmış siyaseti çaresinde
Türkiye Cumhuriyetini lağım faresine çevirip
Türk milletini pislik deliğe sokarak
Atatürk, Türk, İslam çağını
Kökünden yok etmekti amaç
Belki on iki eylül simgesi
Artık doğmak üzereydi

Abdullah Öcalan piçi çayıra salarak
Garip gençleri kullanıp
Siyasi boşluktan faydalanarak
Meydan kan gölüne
Ev kardeş katiline
Ekonomi iflas eşiğine
Ahlak pezevenk eline
Toplum basın diline
On iki eylül
Simgesinden önce düştü

Kara oğlan solda, şapkada sağda
İnönü’de derin uykuda
Milliyetçiyle devrimci isyanda
Mafyayla hain pazarda
Alarak satıp pazarlamada
Yakıp yıkan firarda
Allah, vatan, Atatürk
Özgürlük diyen mahpusta
Ekmek aslanın ağzında
Siyaset koltuk sevdasında
Haydut oynayıp durmakta
On iki eylül zili çalmakta

Solun kara oğlanı
Vatanı kapkaraya çeviredursun
Parselleyerek satadursun, ekonomi dibe vuradursun
Mafya kol gezedursun
Millet inim inim inleyedursun
Düşman ağzını akıtadursun
Meydana Türkçülüğün Başbuğu
Ne sağ, nede solu
Türk Milliyetçiliğin vefakar evladı
Bozkurt selamıyla merkezin başkentine iniyor
Fatihle Atatürk sevdalısı milyonu selamlıyor
Bozkurt, devrimci, zafer işaretiyle
Bir milyon vatanperver Türkiye aşığını
Dev Tandoğan meydanda topluyor
Türk dünyasını Atatürk ruhuyla diriltiyor
Türkün hür birliği sesine karşı
Başbuğ Alpaslan Türkeş’ten korkan ajanın
On iki eylül
Sesi duyulmaya başlıyordu
Belki on iki
Eylül simgesi geliyordu

O destanın tam orta yerinde
Dünya tir tir korkudan
Dona işemeye başlamışken
Karıncaya bile kıyamayan
Ülkü Ocakları İl Başkanı yapmış
Gariplerin koca Reisi
Onun vefakar, cefakar, çilekeş Asena’sı
O Yüceler Yücesi
Kainat Hakimin Yüksek izniyle
Turan dünyasına yepyeni evlat getiriyordu
O bebeğin adı Fatihti
Belki de bu bebek
Bilinmeyen, duyulmayan, görülmeyen, anlaşılmayan, hissedilmeyen
On iki eylülün
Gizli kalan simgesiydi

Koca Reisin oğlu küçük Reis
Daha on beş günlükten hastalanmış
Hayat savaşı işte
O zaman başlamıştı
On beş günlük bebeğin
Nasıl hayatı savaş olur denilmesin
Bir şuradan, bide buradan diyebilen
On iki eylül
Kasapların ayak sesleri
Fatihmiş, Fatih gibilermiş de
Davulun acı sesi
Aynı bugünkü gibi gene duyulmamış
Anne, Baba, Babaannesi
Küçük koca Reisi hastaneye götürmüş
Babası evrak işiyle ilgilenirken
Annesiyle Babaannesi doktor odasına girmiş
Doktor adını sorunca Fatih demiş
Anneyle Babasının kanı uyuşmuyor diyerek
Küçük Reise kan
Serum takmadan verilmiş
Kan uyuştuğu sonra ortaya çıkmış
Küçük Reisim, ilk can paremi
Geri veremez diyerek davacı olmamış
On iki eylül
Simgesiyle insanlık tarihine
Kapanmamak üzere yepyeni
Kapkara sayfa açılmış
Sizin eylül mahşere varınca biter
Fatihin haziranı sonsuza dek sürer

Artık on iki
Eylül simgesi Fatih
Ömrü boyunca konuşamayacak
Sadece kolundan tutulunca biraz yürüyebilecek
El, boyun, ağzını
Zor hareket ettirecek
Diş genç çağda çürümeye başlayıp
İki ameliyatla hepsi çekilecek
Bağırsakta ciddi sorun çıkıp
Defalarca ameliyat olup
Oraya torba takılacak
Yutma zorluğu çekecek
Bu sebeple defalarca ölümden dönecekti

Doktorun biri Fatih için ailesine
Öldürülelim mi bu acı çeker
Öbür doktor ise
Bunun zekası düşük olur
Başka doktor beyefendi de
Yedi yaşa ömür biçerek
On iki eylül gereğini
Yapmaya devam ediyordu Ülkücü çifte
Son doktor dayanamayarak
Yahu buraya neden gelip duruyorsun
Gerçeği görmüyor musun daha
İkinci çocuğu da sakat bırakacak
Bunun sözünden sonra uyanarak
Bir durum dikkatini çeker Babasının
O yerde çalışan
Samimi olduğu doktor
Hastane içinde başka
Dışında bambaşka şekilde davranıyormuş
O vakitten sonra hastane değiştirerek
İkinci küçük Reis
On iki eylül simgesi
Fatih gibi sakat kalmadı

Bendenize işkence nedir diye sorana
Görmüyor musun Fatih karşında duruyor
On iki eylülün
Bilinmeyen sessiz simgesi
Diş acısından yanağını taşa dayadı
Yürek sancısından ruhunu Azrail’le dağladı
Anne Babasının hallerine durmadan ağladı
Her türlü sevdaya karalar bağladı
Yaşları ayrı roman
Günleri apayrı hikaye
Ne tiyatro, nede dizi
Asrın destan filmidir
Götü kızararak diz üstünde bekledi
Daha ötesi çişini
Ondan da öte bokunu tuttu
Birinden kaçmak adına
Çaresizlikten her gün
On saat tekerlekli sandalyesinde oturdu
Eziyetin ödülü de
Ağır ile hafif en az
Dokuz ameliyat oldu
Acımasız düzene sertlendi
Ailesinin çaresiz durumuna dertlendi
Akraba, arkadaş, dost, tanıdık oldular
Dengesiz, yalaka, yalancı, vefasız, nankör
Fatihin zamanını boşa doldurdular
Çaldılar, üzdüler, kırdılar, gidip gelmediler
İnsan yurduna koymayıp
Bıçak bakışlarıyla verem oldu sanki
Ne olduklarını çözemedi inan ki
Nasıl davranacağını bilemedi valla ki
Başını duvara vurdu billa ki
Kızdırdılar, delirttiler, gerdiler illa ki
Engelli adına şaha kalktı
Millet okuyarak maldan farksız baktı
İyiliğe karşı nankör asla olmadı
Bazılarına boş kuyu su dolmadı
Yüz verdikçe suiistimal göz doymadı
Susmayı görev bildikçe de
İftira atıp durdular
Güzelce şöyle kendilerinde adamlık aradılar
Belki böyle vicdanlarında insanlık buldular
Garibime arkadan gizli dümen çevirdiler
Bebek, çocuk, yaşlı, hayvan, kendilerini
Gözünün içine baka baka gezdirdiler
Tekerlekli sandalyesine sırıtarak geçtiler
Bunu da galiba insanlıktan saydılar
İşlerine gelmeyince engellisin dangalaklığı
İşlerine gelince engelli değilsin ukalalığı
Rahatça özgür hayatlarında
Kusuyorlar sıçıyorlar, sövüyorlar, sikiyorlar
Ottan farksız Fatihin hayatına karışıp
Hayatına isyan etme Fatihim diyerek
Musluk borusu gibi ötüp duruyorlar
Eğer fatih saymaya başlasın deftere
Ne yıl sığar nede asır
Evlada sorun ona ne yaptığını
Ya siz pek kıymetli büyüğü
Fatih huyuna ayak uydurmaz
Dün neyse bugün odur
Önden Fatihim diyen, arkadan fatizm
Hayırdır ey birkaç kişi haricinde
Hepinizin arkasına parmak mı basılıyor
En sevmediği huylarıdır
Oha hepsi de sizdedir
Yediden yetmiş yediye
Hepinizin kendinize bile saygınız kalmamışken
Herkese ne halt yedirsin
Garibin derdi yüreğinden de fazla
Üstüne Aile, Vatan, düzen dertleri
Günahkar yaptı şu dertlerin bunalımı
Aklı ermezken Hristiyan gibi yaşayıp
Fatih Sultan Mehmet Hana sövdü
Aklının ermeye başlayınca
Tarihiyle gurur duyarak kalemiyle övdü
Fatihi anlayan Allah kulu yok
Nasihat veren maşallah pek çok
Şeytan diyor bunları gözlerine sok
Anlamak istemezler çünkü karınları tok
Ya sabır Allah çektikçe
Ya sabır çekmeye de
Ya sabır çektirdiler
Sustukça kendilerini ak sütü sandılar
Kardeşiyle Babasına ne gerek var
Valla Fatih göstermelik hepinizi sever
İkisinden de korkmayın
Yani Babasıyla Kardeşinden
Boşuna da tatlı canınızı sıkmayın
Fatih hepinizi ta ilk baştan
İyi veya kötü kumaş olarak
Net çözer emin ol
Fatihin dev Yüreğini anlayarak oku
Okumuyor, okuyamıyor, okuyup anlamak istemiyorsan
Arkana bakmadan nereye defolacaksan defol
Gözüne gözüküp tepesinin taşını attırma
Sakın ola ki sabrını taşırma
Fatihi sanık, kendini tanık yaptı
İdam sehpasına oturtup ip salladı
Gece gündüz acımasızca astı
Eceli gelmeden öldürdü
Her gün Azrail’e mektup yazdırdı
Anneyle Babasının dünyasını zindan ettiler
Az kaldı gidicidir Fatih sevin
En uygun yerine kına yak
Birkaç aya veya yıla çıkmayıp
Yepyeni dünya düşünerek çizip tasarlar
Gözyaşı yalnızca yüreğinin içinde gizler
Şarkı, türkü, ağıt eceli söylüyor
Bunları dinleyerek Allahtan rica ediyor
Yaşanacak güzel günleri garibana bağışlayıp
Hemen insan dünyasından göçmek istiyor
Sevdasını, Annesini, Babasını, Kardeşini, Vatanını
Allaha emanet ederek Fatih
Gelmek isteyeni özel dünyasında bekleyecek
Kimsenin kölesi olmadı eyvallah
Köle olana da etti illallah
Geçmişi unutanın maşallahı var maşallah
Bunların tek bildik sözlerde inşallah
Şunların kendi duruşu yokmuş eyvah
Acı çekerek güldürdü insanı
Gülümseyerek selamladı şeytanı
Çok severek korudu gönlündeki ceylanı
Güle oynaya zevki alındı
Geleceği de geçmişiyle çalındı
Sahte alkış gülüşle emeği taçlandı
Gece gündüz umut ufku puslandı
Kırık yüreği yol durağında tozlandı
Kötülük yapanlar aklandı
Kendisi de dört duvara bakakaldı
Yerken kuştan farksız çırpındı
İçerken kurbağaya özendi
Canının çekenini yiyip içemedi
Canı da ölmekten başka
Bir şey istemedi
Hayatın tadıyla tuzu burnundan geldi
Yazılan kapkara yazıyı silemedi
Tek kelime yazmaya dakikalarca çabaladı
Kara maziyi beyaza çevirmeye badanaladı
Gölgeli meşhur kalemiyle defterini karaladı
Yeter artık dedikçe yetmedi
Kaderi geçmişin üzerine sünger çekmedi
El alem ne çektiğini
Hiçbir zaman bilmedi
Dökülen yürek yaşını kimse görmedi
Kanayan kanı silmedi
Mutluluk yüze gülmedi
Huzur yanına gelmedi
Mutlulukla savaşıp acıyla barıştı
Yalnızlığı sevip insan huyunu sevmedi
Hakkı seçip aşırıdan nefret etti
İyilik güzelliği benimseyerek kötülüğü sildi
Doğruyu överek yanlışı sövdü
Hakkın yoluna yürüyerek geriye dönmedi
Güneşle ağlayarak bulutla keyiflendi
Ağustosta donarak şubatta yandı
Martta solarak eylülde açtı
Gece doğarak sabah battı
Hayatı hepten ters köşe yaptı
Harcanan çaba yarım yamalak kaldı
Güneşi batarak yıldızı kaydı
Mektup yırtılıp sazı kırıldı
Aradığını yerinde bulamadı
Anaya şiir yazdı
Babaya ağıt yaktı
Kardeşe bağrı yandı
Vatana uykusu kaçtı
Sevdaya gönlünü yaktı
Ağabey, abla, bacı hasreti çekti
Millete nasihat saydı
Hayata yaşayamadan doydu
Genç yaşında saç bembeyaz oldu
Beyaz saç sakalı eliyle yoldu
İlkbaharda çiçeği açmadan soldu
Çukurlu yoldan yoruldu
Yolunda yalnız yürüdü
Davada avukat yoktu
Taraflı hakime kustu
Adaletin düzenine küstü
Milletle selamı kesti
Kendi mezarını parmakla kazdı
Kalbiyle gardiyan yüreksizin zincirini kırdı
Birkaç kelimelik vasiyeti yüreğiyle yazdı
Çocuklar korkarak büyükler korudu
Bedeni kendisini yordu
Hastane koridorunu ezberledi
Serum candan bezdirdi
Ameliyathane apayrı romandı
İyi kalpli doktorlardı
Canı birine sıkılsa
Veyahut dolaşmak istese
Evden dışarı çıkamaz
Kendisine dahi kızamaz
Başını alıp kaçamaz
İstemediğini görerek istediğini göremez
Yanına gelmeyenin yanına gidemez
Fatihin en zayıf noktasını çözüp
Yılandan farksız hayatına girdi
Zehrini ömrü verdiğine akıtıp
Garibimin canından can aldı
Saç ağardıktan sonra
Acıyı da sevdirerek yedirmeyi başardılar
Bana işkence nedir diye sormadan
On iki eylül
Simgesi Fatih Gülerin
Yanına giderek daha yakından tanı
Fatihe on iki
Eylülü de sorma
Om iki eylül simgesi
Manalı bakış arasında
Sana gülümseye çalışır zaten
Fatihin şu deliliğini ne Balgat
Nede muhalif kanat anlar
Ne muhalefet kesim
Nede hükümet çözer
Ne tanıdıkla tanımadık
Nede ailesi bilir
Sadece gizli kalan tarih yazar

Parselleyerek satılan her yer
Susturulan Türk, öten leş
Ülkücü görünümlü hain
Atatürk güdümlü put
Müslüman giysili piç
Maske yüzlü it
Kol gezen kedicikle aslancık
Eli silahlı terörist
Teröristten beter ajan
Ajanın avukatlığını yapan puşt
Cumhuriyeti yıkmaya ant içen pezevenk
Pezevenklere yardım eden pezevenkle orospu
Kan dökerek koltukta oturan vampir
Allah kitap diyerek İncil okuyan
Parayı hortuma bağlayarak içen salya
Kanda Türk tohum bulunmayan kasap
Atatürk tarihini silmeye çalışan vatansız
Yalanla, çalmakla halkı kandıran fırıldak
Yan yatarak yiyen tavuklu tip
Türk değerini satan Türk düşmanı
Doğru bildiğini yapmayan zavallı yaratık
Katığa Türklüğünü hiçe banan gavur
Sarımsaklı yoğurttan farksız kokan hıyar
Kendini herhangi halt sanan hiç
Çay tadını bitiren sallama Türk
Halk parasını çuvallarla götüren hırsız
İnsanlığını köleliğe adayan köle insanı
Tek kuruşa kendini satan satılık
Kemiği et diye yiyen salak
Pisliğin sümüklerini yalayıp yutan sümüklü
Yakın tarihini dahi unutan aptal
Engellinin zaafından yararlanan şeytani topluluk
Dünü bugünle ters dengesiz kişilik
Hür düşünceyi mahpusta yırtan üçkağıtçı
Bilimle, kültürle alakası olmayan genç
Atatürk tarihine küfrü serbestleştiren zihniyet
Kendisini eleştirmesine izin vermeyen kral
Dünyayı kendisi yarattı sanan sapkın
Hayvana bile tecavüz eden sapık
Gülü kopartarak silaha sarılan duygusuz
Korkakça tehdit savuran sahte kabadayı
Ağızdan inek boku fışkıran samanlık
Kıvırma sanatına gitmeden kıvıran oynak
Takımdan benzersiz parti tutan bayraksız
Karımı ona veririm diyebilen kansız
Kendini satabilen etiyle sütü bozuk
Menfaate haltları karıştıran yavşak
İnsanlıktan nasibini almamış kitapsız
Anamı da alın diyebilecek yurtsuz
Türklerle, Müslümanla dalga geçen dangalak
Derin uykudan uyanmak istemeyen uyuşuk
Kurt sofrasında sırıtarak beslenen çakal
Diliyle yüreği farklı puttan farksız
Gerçeği görmek istemeyen ülkücüyle devrimci
Sıkıştığında erkeği tahrike bayılan fahişe
Adamlığı taciz etmekte arayan lan
Düzensiz, dengesiz, düzenbaz
İpsiz, sapsız, tipsiz
Şerefsiz, serseri, şemsem
Huylu, huysuz, ruhsuz
Arsız, hırsız, rezil
Ukala, yalaka, geveze
Lanet, lanet, lanet
Tepemi attırarak ağzımı kuralsızca bozan
Körle sağır birbirini ağırlayan
Keskin kalemimden yarası olan gocunan
Kapkara on iki
Eylül bitti sanma
Yeni başlıyor daha
Fatih Güler burada
Geberecek çok yakında
On iki eylül simgesi

Yetmiş sekiz ruhu gerek
Bitmez bu gelenek
Var olacak görenek
O an gelerek
Yerle gök birleşecek
Dünya gene titreyerek
Işık yanarak sönmeyecek
Ülkücü hareket hareketlenerek
Ülkemin toprağı bereketlenecek
Düşman sesini keserek
Düşmanın umudu sönecek
Bozkurtla devrimci bütünleşerek
Kırmızı Beyaz serilecek
Dört duvar örülerek
Millet başa geçecek
Atatürk beyne yerleşerek
Muhammed kalbe değecek
Kuranıkerim tek olarak
Miting meydanında gezmeyecek
Hesaplar görülerek yurt yeşillenecek
Ay Yıldızla güzelleşerek
Bayrak gökten inmeyecek
Millete görev düşerek
Ahlak yerde kalmayacak
Masaya yumruğu vurarak
Başına çuval geçirilmeyecek
Mehmetçik şehit düşmeyerek
Dünyaya gül açtıracak
Her yerde gürleyerek
Türkiye Cumhuriyeti fırtınası esecek
Kardeşlik ağacı dikerek
Sadece ötmeyip öttürecek
Saygı duyup sevilerek
Gözyaşı dökmeden sevinecek
Kirli iş çevrilmeyerek
Hiçbir durum gizlenmeyecek
Hukuk kanuna dönülerek
Adalet temel sayılacak
Dışarıya sır verilmeyerek
Basın özgürlüğüne kavuşacak
Vatan haini affedilmeyerek
Türk tohumu ekilecek
İdam kanunu çıkarılarak
Barışçıl çözüm aranacak
Saçmalayana gereği yapılarak
Sınır dışı edilecek
Herkese ayrı davranılmayarak
Herkes eşit görülecek
Sağlıkta reform başlatılarak
Engelli devrimi çıkartılacak
Engelli bireye kıymet bilinerek
Platformda sözü geçecek
Sadece evet sadece
Türk milleti düşünülecek
Rahatlıkla ruhsat alınamayarak
Sokak güllerle donatılacak
Hazineden para çalınmayarak
Örtülü ödenekten harcanılmayacak
Lüks hayat yaşanılmayarak
Devleti zarara uğratılmayacak
Çevresine hayat yaşatılarak
Milletin sırtına binilmeyecek
Ülkem refaha ererek
İhtiyarla genç zenginleşecek
Zenginle fakir kalmayarak
Türklerin yüzü gülecek
Gereksizce kriz çıkartılarak
Boynuyla beli bükülmeyecek
Denetim mekanizması işlenerek
Her yer denetlenecek
Altyapı kurulu oluşturularak
Yepyeni gençler yetişecek
Ayağımıza basan inletilerek
Satılan inletilerek alınacak
Türk malı satılmayarak
Nesiller boyunca korunacak
Türkleri sevmeyen kovularak
Aşırıya izin verilmeyecek
Laik devleti benimseyerek
Baskıdan uzak durulacak
Yalanla savaş açılarak
Rüşvetin kökü kazınacak
Birlik beraberlik göstererek
Uyuşturucunun özüne inilecek
Türk seven taçlanarak
Sevmeyene dönüp bakılmayacak
O liderim gelerek
Şeref koltuğuna oturacak
Devletin başına kurularak
Görevi millete verecek
Vatanım lider yapılarak
Kendisini kimse kandıramayacak
Kendisi milleti kandırmayarak
Enayi yurduna koymayacak
Millette köle olmayarak
Herkese güven sağlayacak
Kedicikle aslancığı defederek
Vatanı şaha kaldıracak
Hiçbir ayrım göstermeyerek
Vergi eşitliği sağlatacak
İtle ajan yargılanarak
Suçlu idam edilecek
Hırsızla arsız tıkılarak
Kirli düzen kapanacak
Kapkara defter yırtılarak
Tertemiz Türkiye Cumhuriyeti yeniden kurulacak
Fatihin lideri gelecek
Gülerin lideri gelecek
Türkiye’nin lideri gelecek
Milletin lideri gelecek
Türklerin reisi gelecek
On iki eylülü unutturarak
On iki eylül bitecek
Fatih Gülere bitmeyerek
Fatih Güleri hatırlatacak
Fatihim destan yazarak
Yarası olan gocunacak
Anlamak isteyen anlayarak
İstemeyen unutarak gidecek
On iki eylül
Simgesi Fatih Güler
Vatanın derdiyle ölecek
Belki de mezarı bile olamayacak.

Fatih Güler

Yorumlar

Yorum Yaz

Copyright © 2019 Tema.Digital . Tüm hakları saklıdır.